Son zamanların en çok konuşulan cinayet davalarından biri olan Özlem'in katilinin 112 acil servisi araması, duruşmada gündeme geldi. Olay, İstanbul'da yaşanmış olup, genç kadının hayatını kaybettiği günlerde şehirde büyük bir infiale neden olmuştu. Mahkeme süreçleri devam ederken, sanığın 112'yi arayarak yardım istemesi, kan donduran bir gerçeği de beraberinde getirdi: Acaba bu durum, sanığın cezasında hafifletici bir sebep olarak değerlendirilebilir miydi? Bu soru, duruşmanın en tartışmalı noktalarından biri haline geldi.
Özlem, 25 yaşında genç bir kadın olarak yalnız yaşadığı evde hayatını kaybederken, katili konusunda soruşturma derinleşti. Olayla ilgili yapılan ilk incelemelerde sanık, cinayet saatlerinde oldukça stresli ve panik halde olduğu belirlendi. Mahkeme, sanığın 112’yi aradığı zaman diliminde yaşadığı psikolojik durumu göz önünde bulundurarak, ifadesinde önemli detaylara dikkat çekti. Sanığın, “Ben onu öldürmek istemedim. Olay çok hızlı gelişti” şeklindeki ifadesi, pişmanlık gösterdiğini iddia etmesine sebep oldu. Ancak bu görüşmeler ve pişmanlık, savunma avukatları için hafifletici bir sebep teşkil etmekten uzaktı.
Mahkeme sürecinde, Özlem’in ailesinin avukatı tarafından yapılan açıklamalar, kamuoyunun dikkatini çekti. Avukat, “Müvekkilimin kızı masum biriydi. Sanığın 112'yi araması, suçluluğunu ortadan kaldırmaz” dedi. Bu açıklama, birçok sosyal medya kullanıcısı tarafından destek buldu. İnsanlar, sanığın suçunu üstlenmekten kaçınarak, yardım istemesinin onu masum yapmayacağı kanısındaydılar. Olayın medyada geniş yer bulması, cinayetlerin neden olduğu toplumsal hissiyatı da artırdı. Özellikle kadın cinayetlerine karşı duyarlılığın arttığı bu dönemde, Özlem’in davası, birçok kadın örgütünün gündem maddesi haline geldi. Hafifletici sebep olarak değerlendirilebilecek bu durumun tartışılması, hâkimlerin ve avukatların yorumlarıyla daha da derinleşti. Hâkim, sanığın arama yaparak yardım istemesinin, cinayesinin öncesinde yaşadığı duygusal karmaşayı gösterdiğini ancak bu durumun aynı zamanda ceset bulundurma suçunu da içerecek şekilde kötü-faaliyetlerini kolaylaştıracağını belirtti. Sanığın durumu, mahkeme sürecinin ayrılmaz bir parçası olarak karşımıza çıkıyor ve davanın seyrini etkileme potansiyeli taşıyor.
Özlem’in davası ve katilinin 112’yi araması üzerinden yürütülen tartışmalar, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın cinayetleri ve hukuksal süreçler üzerine geniş bir fikir alışverişine ortam sağladı. Kadınların yaşadığı şiddet gerçeği, sadece bu davada değil, her gün sayısız kadının hikayesinde mevcuttu. Bu döngünün kırılması ve kadın haklarının korunması için ne gibi adımlar atılması gerektiği yönünde, tartışmalar devam edecek gibi görünüyor. Özlem'in hikayesi, sadece bir cinayet davası olmanın ötesinde, toplumsal bir duyarlılık ve değişim ihtiyacının altını çizen bir örnek teşkil ediyor.
Bu dava, hukuk sisteminin gölgesinde haksız yere kaybettiğimiz hayatları anma ve bu tür durumların bir daha yaşanmaması için mücadele etme gerekliliği açısından da büyük önem taşımakta. Özlem’in katilinin durumu, hem hukuki süreçlerin ne denli karmaşık olduğunu gözler önüne sererken, hem de bu konudaki toplumun tepkisini sorgulamamıza vesile oluyor. Özlem, bu davanın öznesi olmanın yanı sıra, bir simge haline gelerek kadınların yüksek sesle haykırdığı bir adalet arayışının sembolü oldu.