Son günlerde Türkiye’nin sağlık camiasında büyük ses getiren bir gelişme yaşandı. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görevli doktorların, kadın hastalar hakkında sarf ettikleri skandal ifadeler, hem toplumda hem de medyada büyük bir tepkiyle karşılandı. Sağlık sektörü, her geçen gün gelişim gösterse de, bu tür ifadelerin varlığı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadın haklarının ihlali konusundaki endişeleri bir kez daha gündeme getirdi. İfade edilen sözlerin, kadın hastalar üzerinde yarattığı olumsuz etkiler ise tartışmaları alevlendirdi. Selçuk Üniversitesi’nin, bu durumu dikkate alarak soruşturma başlatması ise önemli bir adım olarak yorumlandı.
Olay, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki bir doktor grubunun, kadın hastalarla ilgili yaptıkları muayenelerde kullandıkları ifadelerin sosyal medyada ifşa edilmesiyle başladı. Bu ifadeler, sağlık sektöründeki etik değerlerle asla bağdaşmayan, cinsiyetçi ve küçümseyici bir dil içeriyordu. İlgili doktorlar, bu tür ifadelerle kadın hastalarının duygusal ve fiziksel sağlıklarını göz ardı ederek, derin yaralar açabilecek tavırlar sergilediler. İfşanın ardından, sosyal medyada binlerce kullanıcı dokuzdan fazla farklı hastanın yaşadıklarını paylaştı. Bunun sonucunda Selçuk Üniversitesi rektörlüğü, konuyla ilgili acil bir açıklama yapmak durumunda kaldı.
Üniversiteden yapılan açıklamada, bu gibi durumların kabul edilemeyeceği ve derhal soruşturma başlatıldığı belirtilerek, ilgili doktorların eğitimleri ve bu tür ifadelerin tekrar edilmemesi adına alınacak önlemlerin değerlendirileceği vurgulandı. Ayrıca, kadın hastalarına yönelik bu tür tutumların hem toplum sağlığına hem de bireysel sağlık hizmetlerine zarar verdiği ifade edildi. Kadın hakları savunucuları ve sağlık alanında çalışan uzmanlar, bu gibi olayların önlenmesi için sağlık sektöründe köklü reformlara ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi.
Olayın ardından gelişen tartışmalarda, yalnızca Selçuk Üniversitesi'nin değil, tüm sağlık kurumlarının bu tür olumsuz tutumların önüne geçmesi gerektiği paylaşıldı. Kadın hastalar, sağlık hizmetlerine erişim sırasında cinsiyete dayalı ayrımcılığa maruz kalmamalıdır. Sağlık sektöründe, etik kuralların yanı sıra kadın hakları ile ilgili eğitimlerin düzenlenmesi, cinsiyet eşitliği konusundaki hassasiyetin artırılması önem arz ediyor. Sağlık kamusal bir alan olduğu için, cinsiyetçi dildirin ve tutumların önüne geçmek sadece bir etik sorun değil, aynı zamanda bir sağlık meselesidir. Bu nedenle toplumun tüm kesimlerinin bu konuda duyarlı olması gerektiği vurgulandı.
Sonuç olarak, Selçuk Üniversitesi'nde yaşanan skandal, sadece bir üniversitenin sorunu değil, sağlık sistemi içindeki genel bir sorunu gözler önüne serdi. Kadınların sağlık hizmetlerine erişiminde karşılaştıkları zorluklar ve olumsuz yaklaşımlar, tüm cinsiyet eşitliği savunucularının dikkat etmesi gereken bir konudur. Gelecek için atılacak adımlar, hem kadınların hem de toplumun sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. Bu tür olumsuz olayların yaşanmaması adına sağlık profesyonellerinin sürekli olarak eğitilmesi ve değerlendirilmeleri, cinsiyet eşitliği bilincinin oluşturulması, toplumsal cinsiyet normlarının sorgulanması ve değiştirilmesi zorunludur. Kadınların sesini duyurabilmesi ve kendi sağlıklarını koruyabilmesi için sağlıklı bir ortamın sağlanması en önemli öncelik olmalıdır.