Her geçen gün medyada daha fazla yer bulan ilişkilerdeki şiddet ve zorbalık hikayeleri, toplumu derinden etkiliyor. Son olarak, ayrılmak isteyen bir genç kadının, sevgilisi tarafından zorla imzalatıldığı senet nedeniyle karakola başvurması, bu tür ilişkilerin getirdiği baskının ne denli tehlikeli olabileceğini gözler önüne serdi. Bu olay, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda daha geniş toplumsal sorunları da barındırıyor. İşte bu dikkat çekici olayın detayları.
İstanbul'da meydana gelen olayda, 23 yaşındaki genç kadın E.D., yaklaşık iki yıldır devam eden ilişkisinin sonlanması süreçlerinde daha fazla baskı ve tehdit aldığını belirtti. Genç kadın, ilişkilerinin sağlıklı bir temele dayanmadığını ve sevgilisinin kendisine psikolojik baskı uyguladığını ifade etti. Ayrılmak istediği sevgilisinin, kendisinden zorla senet imzalamasını istemesinin ardından E.D., bu durumu kabullenmeyerek yasal yollarla mücadele etmeye karar verdi. Gündeme gelen bu olayda, E.D.'nin avukatı aracılığıyla yaptığı basın açıklamasında, zorbalığın sadece fiziksel şiddetle sınırlı olmadığını, aynı zamanda psikolojik ve ekonomik boyutları da olduğunu vurguladı. Hakkında şikayette bulunan kadın, 'Bu yaşadıklarımın yalnızca bir başlangıç olduğunu ve benzer durumda olan birçok kadının olduğunu biliyorum' dedi.
Bu olay, Türkiye’de ve dünyada kadına yönelik şiddet ve cinsiyet eşitliği konularındaki tartışmaları da yeniden alevlendirdi. Toplumda sıklıkla karşılaşılan ‘kastlık’ bileşenleri, kadınların başlarına gelebilecek olası tehlikeleri artırıyor. E.D. gibi kadınların yaşadığı bu tür zorbalık ve baskılar, yalnızca bireysel sorunlar değil, sistematik bir sorunun sonucudur. Psikolojik şiddet, fiziksel şiddet kadar önemlidir; çünkü kadınların ruhsal sağlığı üzerinde de derin yaralar açar. E.D.'nin yaşadığı olay, kadınların sesini duyurmakta ne kadar zorlandığını bir kez daha ortaya koydu. Türkiye'de, Mağdurlara yönelik yürütülen hukuki ve psikolojik destek hizmetlerinin hızlandırılması gerektiği ifade edilirken, bu tür olayların tekrarlanmaması için toplumsal bilinçlenme şart. Gerekli adımlar atılmadıkça, birçok kadının kendisini savunmasız hissetmeye devam edeceği bir gerçek.
Konu hakkında açıklamalarda bulunan uzmanlar, E.D. gibi kadınların desteklenmesi gerektiğinin altını çizerken, hukuki özgürlüğün birlikte geldiği sosyal yardımların artırılması gerektiğini vurguladı. ‘Kadına Yönelik Şiddeti Önleme’ konusunda atılan adımların yeterli olmadığını belirten uzmanlar, özellikle genç nesillere yönelik eğitim programlarının hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti. E.D.’nin yaşadığı travmanın üstesinden gelmesine yönelik somut adımlar atılmadığı takdirde, benzer sonuçların bir daha yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Bu olay, ülkede kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınan tedbirlerin uygulanabilirliğini sorgulama konusunda önemli bir dönüm noktası olabilir. Öğrenilen dersler ve verilen mücadeleler, aynı zamanda gelecek nesillerin daha sağlıklı ilişkiler kurmasına zemin hazırlayabilir. E.D. gibi yaşadığı bu tür travmatik deneyimleri kamuoyuyla paylaşan kadınların sayısının artması, toplumsal farkındalığı artırdığı gibi, benzer durumdaki kadınların da seslerini yükseltmesine olanak tanıyacaktır.
Sonuç olarak, adına ilişkilerde yaşanan şiddet ve zorlama örnekleri, sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir yaradır. E.D. gibi birçok kadın, zorbalığa karşı koymak ve seslerini duyurmak için yola çıkarak, kendileriyle birlikte diğer kadınlara da ilham verebilir. Eşit bir toplumda yaşamak ve hakları korunmak için, toplumsal normların değişmesi ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi elzemdir. Henüz hukuki olarak net sonuçlar alınmasa da, bu olayın bir farkındalık yaratması ve kadınların yanlarında haykıracak bir destek bulabilmeleri umuduyla mücadeleye devam etmelidir.