İstanbul'un simgelerinden biri olan Ayasofya, sadece dini öneminin yanı sıra kültürel ve tarihi değerleriyle de her yıl milyonlarca ziyaretçiyi ağırlıyor. Fakat, geçtiğimiz günlerde Ayasofya'nın tarihi kapısına yönelik gerçekleştirilen saldırı, kamuoyunda büyük bir infiale yol açtı. Bir sanığın, Ayasofya'nın kapısını kırma eylemi nedeniyle yargılandığı dava, sonunda sonuçlandı. Mahkeme, sanığı hapis cezasına çarptırarak, toplumda oluşan tepkilere yanıt vermiş oldu. İşte Ayasofya'nın kapısını kıran sanığın yargılanması ve mahkeme süreci detayları.
Olay, geçtiğimiz ayın ortalarında gerçekleştirilen bir akşam saatlerinde meydana geldi. Ayasofya'nın güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerde, bir kişinin, kapıyı kırarak içeri girmeye çalışması dikkat çekti. Hızla yayılan bu görüntüler, sosyal medya kullanıcıları tarafından büyük bir yankı buldu ve kamuoyunda tepki topladı. Olayın ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma başlattı ve sanık, güvenlik güçleri tarafından kısa süre içerisinde yakalandı.
Yapılan soruşturmanın ardından sanığın mahkemeye çıkarılması sağlandı. Dava sürecinde, sanığın verdiği ifadelerde, eyleminin düşünmeden gerçekleştiğini, Ayasofya'nın tarihi önemini bilmediğini savunduğu duyuruldu. Ancak avukatlar ve kayıtdaki tanık ifadeleri, sanığın eyleminin bilinçli yapıldığını gösterir nitelikteydi. Bu noktada mahkeme, tanık ifadelerini ve güvenlik kameralarındaki kayıtları değerlendirerek, sanığın niyetini açık bir şekilde ortaya koydu.
Dava sonunda, mahkeme heyeti, sanığı 1 yıl hapis cezasına çarptırdı. Ancak verilen cezanın ertelenip ertelenmeyeceği tartışma konusu oldu. Mahkeme, sanığın daha önce sabıkası olmadığı ve pişmanlık duyduğuna dair ifadelerinin bulunması gibi etkenleri göz önünde bulundurarak, cezanın infazını gerçekleştirmeden önce sanığın denetimli serbestlik tedbiri ile denetim altında tutulmasına karar verdi.
Mahkeme kararının açıklanmasının ardından, sosyal medyada ve kamuoyunda çok sayıda yorum yapıldı. Bir kısım vatandaş, verilen cezanın yeterli olmadığını savunurken, diğer bir kesim ise tarihi yapıya yönelik bu tür saldırıların asla hoş görülemeyeceği konusunda hemfikir oldu. Bu durum, Ayasofya'nın sadece bir mimari yapı değil, aynı zamanda bir milli değer olduğunu tekrar gözler önüne serdi.
Mahkeme kararı, Türkiye genelinde tarihi yapılar üzerindeki koruma bilincini artırmak adına bir örnek teşkil etmesi açısından da önem taşıyor. Uzmanlar, bu tür olayların tekrarlanmaması adına her bireyin sorumlu davranması gerektiğini vurguladı. Tarihi yapıların korunmasının sadece devletin değil, aynı zamanda tüm vatandaşların görevi olduğu hatırlatıldı.
Sonuç olarak, Ayasofya'nın kapısını kıran sanık hakkında verilen hapis cezası, toplumsal bellekte önemli bir yer edindi. Kamuoyunun, tarihi yapılara karşı duyduğu hassasiyetin artması, benzer olayların önüne geçilmesi için büyük önem taşıyor. Ayasofya’nın tarihi kapısına yapılan bu saldırı, sadece bir olay değil, aynı zamanda toplumun tarihi değerlere sahip çıkma kararlılığına dair bir ölçüttür. Bu nedenlerle, tüm vatandaşların tarihine sahip çıkması gerektiği bir kez daha ortaya konmuştur.